turk-dunyasi-tdt-nin-ortak-gelecek-vizyonunda-bulusuyor

Türk Dünyası TDT’nın Ortak Gelecek Vizyonunda Buluşuyor

Türk Devletleri Teşkilatına (TDT) üye ve gözlemci ülke liderleri "Türk Devri" sloganıyla yarın Kazakistan'ın başkenti Astana'da bir araya gelecek.

03 Kasım 2023 12:28

Eşref Yalınkılıçlı - TRT Avaz Rusya ve Avrasya Editörü       

Türk Dünyası bir kez daha devlet başkanlarının katılımıyla gerçekleşecek olan üst düzey zirvede bir araya gelecek. Türk Devletleri Teşkilatı’nın (TDT) 10. Devlet Başkanları Zirvesi Kazakistan’ın ev sahipliğinde Astana’da düzenlenecek.

Kazakistan Devlet Başkanı Kasım Cömert Tokayev’in liderliğinde gerçekleşecek zirvede Türkiye’yi Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan temsil edecek. Azerbaycan Devlet Başkanı İlham Aliyev, Özbekistan Cumhurbaşkanı Şevket Mirziyoyev ve Kırgızistan Cumhurbaşkanı Sadır Caparov da üye ülke liderleri olarak toplantıya katılıyor. Zirvede TDT’nın gözlemci üyeleri Türkmenistan’ı Devlet Başkanı Serdar Berdimuhammedov temsil ederken, Macaristan Başbakanı Viktor Orban’ın da toplantıda yer alması bekleniyor.

TDT Genel Sekreteri Kubaniçbek Ömüraliyev ve Uluslararası Türk Kültür Teşkilatı (TÜRKSOY), Türk Devletleri Parlamenter Asamblesi (TÜRK-PA) ve Uluslararası Türk Akademisi (UTA) gibi Teşkilat bünyesinde yer alan kurumların başkanları ve üye ve gözlemci ülkelerden hükümet temsilcileri de toplantıda liderlere eşlik edecek.

TDT ve zirveye ev sahipliği yapan Kazakistan’ın başkanlık sarayı Akorda’dan yapılan açıklamada bu yılki liderler zirvesinin “Türk Devri” mottosuyla düzenleneceği duyuruldu. Sembolik öneminin yanı sıra, Türk Dünyası’nın 21. yüzyılda Türk devrine hazırlandığını gösteren bir vurgu olması dolayısıyla zirve sloganı Astana’daki toplantının önemini daha da arttırıyor.

Türk Dünyası Ekonomik Entegrasyonu Hızlanacak

Teşkilatın bölgesel ve küresel konulardaki yaklaşımlarının gözden geçirileceği 10. Devlet Başkanları Zirvesi’nde liderler ekonomiden ticarete, enerjiden güvenliğe, ulaştırma ve turizmden ikili ilişkilere kadar birçok konuda görüş alışverişi yapacak. Geçtiğimiz ay Çin’de düzenlenen Tek Kuşak Tek Yol Forumu’nda ön plana çıkan orta koridor ticaret yolu Türk dünyasının Avrasya ölçeğinde ve daha geniş manada Doğu-Batı güzergahındaki merkezi konumu daha da güçlendirmiş gözüküyor.

Bu doğrultuda TDT liderlerinin Astana Zirvesi’nde 2040 yılı Türk Dünyası Vizyon Belgesi’nde ortaya konulan hedeflerin gerçekleştirilmesi için atılacak adımları görüşeceği biliniyor. Bu hedeflerin başında ise, Turan Ekonomik Bölgesi olarak adlandırılan ve ekonomik entegrasyonu esas alan proje geliyor.

Daha önce 2019 Bakü Zirvesi’nde Kazakistan’ın kurucu devlet başkanı ve Türk dünyasının “Aksakal”ı olarak tanınan Nur Sultan Nazarbayev tarafından önerilen “Turan Ekonomik Koridoru” Türk Dünyası’nın ekonomik bütünleşmesi adına elzem görülüyor. Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Hakan Fidan Eylül ayı başında New York’taki BM Genel Kurulu toplantısı sonrasında Turan Ekonomik Bölgesi’nin Astana Zirvesi’nde müzakere edileceğini duyurmuştu. 

Turan Ekonomik Bölgesi, üye ve gözlemci ülkelerin ortak yatırım fonları, yerel para birimleriyle ticaretin teşviki gibi  bir dizi ekonomik reformun yapılmasını gerektiriyor. Projenin ana hatları Kazakistan’daki toplantıda liderler tarafından değerlendirilecek.

Yine geçtiğimiz ay Karabağ topraklarının yeniden Azerbaycan’a katılması sonrasında Türkiye ve Türk dünyasının entegrasyonunun hız kazanması beklentisi zirvede dile getirilecek konular arasında yer alıyor. Hazar Denizi’nin statü sorununun aşılmasıyla beraber hem Kazakistan hem de Türkmenistan’ın Hazar geçişli projelere olan ilgisi artarken, Güney Kafkasya’da istikrarın sağlanması Türkiye ve Azerbaycan ile beraber tüm Türk dünyasının üzerinde durduğu bir konu olarak Astana’da liderlerin ajandasında yer alacak. Bunun ilk adımı olarak, Zengezur Koridoru’nun açılmasına yönelik beklentiler ve yürütülen diplomasi liderler tarafından değerlendirilecek.

Kazak petrollerinin Bakü-Tiflis-Ceyhan hattı üzerinden Batı pazarlarına nakliyesi, Türkmenistan gazının TANAP Boru Hattı ile AB pazarlarına ulaştırılması Türkiye, Türk Dünyası ve Avrupa Birliği için elzem görülüyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan geçen hafta Ankara’da ağırladığı Türkmenistan Devlet Başkanı Serdar Berdimuhammedov ile yaptığı görüşmede doğu-batı enerji arz güvenliği ve AB’nin güney koridorundaki enerji taleplerinin TDT marjında ele alınacağını bildirdi. TDT çatısı altında bulunan Türk ülkelerinin enerji iş birliğinin hem küresel piyasalar hem de Hazar-geçişli projeler açısından çok önemli olduğunu vurguladı.

Küresel Meselelerde Türk Dünyası Ortak Yaklaşımı Arayışı

TDT liderleri dünya siyasetinin çok çalkantılı bir döneminde Doğu ve Batı arasındaki jeopolitik fay hatlarının kırıldığı bir konjonktürde önemli bir zirvede bir araya geliyor. Zirve öncesinde TDT Dışişleri Bakanları liderlerin gündemine sunulacak olan bölgesel ve küresel meseleleri istişare edecekler. İkili ve çok taraflı iş birlikleri ve zirve sonunda imzalanacak olan Astana Sözleşmesi ve Zirve Sonuç Bildirgesi Dışişleri Bakanları tarafından müzakere edildikten sonra liderler ikili ve heyetler arası görüşmeler ve zirve ortak oturumlarında bu konular üzerindeki kendi ülkelerinin resmi pozisyonlarını muhataplarına aktaracak.

İsrail’in yaklaşık bir aydan beri artan Gazze Şeridi ve işgal altındaki Filistin topraklarına yönelik saldırıları TDT liderlerinin görüşeceği önemli konuların başında geliyor. Arap-İsrail ihtilafları ve bilhassa Filistin sorununun çözümü konusunda başta Türkiye olmak üzere, TDT üye ülkelerinin hem Türk dünyası hem de İslam dünyasında tek seslilik ve ortak dış politika geliştirilmesi noktasında bazı müzakereler yapması bekleniyor. Her ülkenin İsrail ile olan kendi milli çıkarlarından bağımsız olarak ortak bir tutum sergilenmesi ve resmi pozisyonların yakınsanması Ankara’nın TDT 10. Devlet Başkanları Zirvesi’nde dile getireceği beklentiler arasında yer alıyor.

Çoğunluğu eski Sovyet coğrafyasında ihdas edilen bağımsız Türk Cumhuriyetleri’nin Rusya ile yürüttüğü geleneksel dış politika anlayışları ve ekonomik ilişkiler TDT’nın kurulmasıyla beraber daha dengeli bir düzeye ulaşmıştır. Türkiye’nin Rusya ve Ukrayna ile yürüttüğü barış diplomasisi Türk dünyasında da kabul görmüş, Karabağ meselesinin çözümüyle beraber Kafkaslar’da Rusya ve İran’ın da iştirakıyla ortaya çıkan altılı mekanizma anlayışı Türk dünyasının entegrasyonuna hız vermektedir.

Hem geçen yıl Semerkant’ta yapılan liderler zirvesi hem de Astana’daki bu yılki zirvede Rusya-Ukrayna çatışmaları ve Rusya-Çin ilişkilerinin ticari, ekonomik, siyasi ve askeri yansımaları TDT liderlerinin müzakere edeceği konuların başında geliyor. Teşkilat’a üye ve gözlemci bütün ülkeler Rusya’ya karşı Batı yaptırımlarına katılmazken veya çekimser kalırken, çatışmanın çözümü konusunda diplomasiyi ön plana çıkarmaktadır.

Astana Zirvesi’nde de Ukrayna Savaşı’nın sonlandırılması ve Avrasya’da barışın tesisi için devlet ve hükümet başkanları kendi pozisyonlarını bir kez daha gözden geçirmek ve ortak sorunlara karşı ortak çözümler üretmek için çalışacak. Afganistan’ın yeniden imarı, Taliban yönetimiyle ilişkiler ve bu ülkeden kaynaklanabilecek terör, göç ve diğer sınır aşan sorunlar da TDT liderlerin gündeminde olacak. İran, Tacikistan, Çin ve diğer bölge ülkeleriyle ilişkilere dönük fikir alışverişi ve bu ülkelerle iş birliği olanakları liderler arasında müzakere edilecek konular arasında yer alıyor.

Türk Dünyası’nın Doğu ve Batı Arasındaki Merkez Konumu İlgi Görüyor

Rusya ve Batı arasında Avrupa kıtasında yaşanan güvenlik ve diplomasi krizleri ve yeni ekonomik savaş, ABD ve Asya-Pasifik’teki müttefiklerinin Çin ile yaşadığı ticari rekabet ve güvenlik ikilemleri dünya siyasetini yeniden şekillendiriyor. Avrasya kıtasının öneminin arttığı bir süreçte yaşanan hızlı gelişmeler tarihte olduğu gibi bir kez daha Türk dünyasının coğrafi, jeopolitik ve ekonomik önemini ön plana çıkardı. TDT’nın son yıllardaki siyasi gelişimi ve Doğu-Batı arasındaki köprü pozisyonu ve üzerine oturduğu enerji havzalarıyla beraber, ulaşım ağları bölgeyi küresel güçlerin ilgi odağının merkezine dönüştürdü.

ABD’nin bölgeye olan ilgisi Eylül ayı başında New York’ta BM Genel Kurul Toplantısı marjında birincisi düzenlenen ABD-Orta Asya Liderler Zirvesi’nde Başkan Joe Biden tarafından Orta Asya ülkelerinin liderlerine iletildi.  C5+1 diyaloğu formülüyle ifade edilen liderler toplantısında Washington ve bölge başkentleri arasında ekonomi, enerji ve güvenlik alanları ve iş birliği konuları masaya yatırdı.

Yine Eylül ayı sonunda bu kez de Almanya Şansölyesi Olaf Scholz beş Orta Asya ülkesinin liderini Berlin’de üst düzey bir zirvede ağırladı. Bir AB ülkesinin ilk defa Orta Asya liderlerini bir araya getirdiği zirve Almanya’nın Orta Asya açılımı olarak yorumlandı. İngiltere’nin AB’den ayrılması sonrası ve Rusya’nın Ukrayna işgali sürecinde fazlasıyla güç kaybeden ve Rusya ile yaptırım politikaları nedeniyle ticareti zarar gören AB ve onun itici gücü Berlin’in Orta Asya’ya başkentleriyle geliştirmek istediği yeni ilişki biçimi Batı’nın da yüzünü bilhassa Türk Dünyası’na çevirdiğini gösteriyor.

Bu durumun bir diğer göstergesi de bu hafta içinde Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un sırasıyla önce Kazakistan sonra ise Özbekistan’a yaptığı ziyaretler oldu. Bir Fransız Cumhurbaşkanı’nın bu iki ülkeye yaptığı ilk resmi ziyaretlerde, Kazakistan ve Fransa arasında stratejik ve ekonomik ilişkileri geliştirecek önemli anlaşmalara imza atıldı. Batılı ülkelerin Rusya’ya uyguladığı enerji yaptırımları ve Batı Afrika’daki geleneksel sömürgeleriyle yaşadığı sorunlar nedeniyle önümüzdeki yıllarda enerji krizi yaşaması kaçınılmaz olan Fransa’nın bölgeye olan ilgisi giderek artıyor. Macron’un hem Kazakistan’ın hidrokarbon yakıtları hem de Özbekistan’ın Uranyum rezervlerine dönük Fransa’nın taleplerini bu iki ülkeye ilettiği ziyaretlerle beraber, Fransa bölgede daha fazla varlığını hissettirmek istiyor.

Batı’nın Orta Asya’ya ve daha özelde söylemek gerekirse Türk Dünyası’na artan ilgisi dünyadaki jeopolitik rekabetle beraber, bu bölgenin Doğu-Batı ticareti ve güvenlik politikaları açısından yadsınamaz konumundan kaynaklanıyor. Rusya ve Çin ile çok kutuplu dünya rekabetine giren Batı bloğu, bu iki ülkenin geleneksel ilişkilerinin bulunduğu Türk dünyası ile siyasi ve ekonomik iş birliklerini perçinleyerek Avrasya’da var olma mücadelesi veriyor. Rusya’nın Ukrayna’da meşgul olduğu ve deyim yerindeyse çatışma sahasında debelendiği, güç kaybettiği bir dönemde Batılı ülkelerin Moskova’nın adeta “arka bahçesi” olarak gördüğü Orta Asya’ya açılma politikaları bundan sonra dünya siyasetine yön verecek gibi görünüyor.

Çin’in “Tek Kuşak, Tek Yol” diye ifade ettiği yeni ipek yolu projesinin tam ortasında bulunan Türk Dünyası’nın bu çok kutupluluk rekabetinde nerede duracağını belirleyecek en önemli merci ve diyalog platformu ise TDT olarak ön plana çıkıyor. Geçtiğimiz Mayıs ayında Orta Asya ülkeleriyle kendi zirvesini düzenleyen Pekin’in Türk dünyasının önemini tarihte olduğu gibi, yeniden kavradığı tartışma götürmez bir jeopolitik gerçeklik olarak biliniyor.

Batılı ülkelerin Orta Asya ülkeleriyle derinleştireceği ilişkiler ve Asya açılımları Çin’i rahatsız ederken, Türk Cumhuriyetleri ve daha geniş perspektifte Orta Asya ülkelerinin Rusya ve Çin arasında bir tercih yapma zorunluluğunu da ortadan kaldırıyor. Türkiye ve Azerbaycan’ın Karabağ Savaşı sonrası Şuşa Beyannamesi ile ortaya koyduğu eşit ve muteber stratejik ortaklık modelinin TDT ülkeleri arasında da yaygınlaştırılması Türk Dünyası’nın kendi politika belirleme ve inşa etme süreçlerini daha da kolaylaştıracaktır.

TDT 14 Yaşında: “Türkçe Konuşan Ülkeler”den Türk Devletleri Teşkilatı’na

Sovyetler Birliği’nin dağılması sonrası 1992’de Ankara’da ilk kez bir araya gelen Bağımsız Türk Cumhuriyetleri ve Türkiye devlet başkanları “Türkçe Konuşan Ülkeler İş birliği Konseyi” toplantılarını başlattı. Cumhurbaşkanı Turgut Özal ve daha sonra Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in Türkiye adına teşvikleri ve himayesiyle gerçekleşen toplantılar hem Azerbaycan’ın umum milli lideri Haydar Aliyev hem de Kazakistan’ın kurucu devlet başkanı Elbaşı Nur Sultan Nazarbayev tarafından da kabul gördü.

Türk ülkeleri arasındaki kültürel bağlar, tarihi, dilsel ve sosyolojik benzerlikler milli çıkarların da itici gücü olurken, 2000’li yıllarla beraber Türk Dünyası’nda ortak dış politika belirleme, ekonomi ve ticari çıkarları birlikte sürdürme gereksinimleri daha da arttı. Bu saiklerden hareket eden Nazarbayev’in tavsiyeleri ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da çabalarıyla Türk devletleri 2009 yılında Nahcivan Anlaşması’nı imzaladı. Başlangıçta kurucu ülkeler Türkiye, Azerbaycan, Kazakistan ve Kırgızistan tarafından imzalanan bu anlaşmayla beraber Türkçe Konuşan Ülkeler İş Birliği Konseyi, “Türk Konseyi”ne veya Orta Asya’da bilinen adıyla “Türk Keneşi”ne dönüştürüldü.

Kırgızistan’da düzenlenen 2018’deki zirvede Macaristan Konsey’e gözlemci üye olarak katılırken, 2019'da Bakü'de düzenlenen liderler zirvesinde Özbekistan da konseye tam üye oldu. Özbekistan'ın üyeliği Türk Dünyası'nın siyasi ve ekonomik entegrasyonunu hızlandırdı. Yine Elbaşı Nazarbayev’in 2019 yılındaki toplantıda yaptığı teklifle, Konsey’in adının “Türk Devletler Teşkilatı” olması yönündeki öneri diğer liderler tarafından da kabul gördü. Salgın sonrası düzenlenen ilk yüz yüz yüze toplantı olan 12 Kasım 2021'deki İstanbul Zirvesi'nde nihayet liderler aldıkları kararla beraber Türk Konseyi, TDT adını aldı ve daha güçlü bir siyasi kimliğe büründü. Türkiye’nin de girişimleriyle Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) ilk defa geçen seneki Semerkant Zirvesi’nde gözlemci statüsünde yer aldı.

Bu yıl ülkemizde yaşanan deprem felaketi nedeniyle TDT liderleri Ankara'da olağanüstü bir zirvede yeniden bir araya geldi. Türkiye’ye ve Türk halkına baş sağlığı dileyen tüm liderler, şartsız koşulsuz Ankara’ya desteklerini iletti. Zirvede Türkmenistan’ı temsilen bulunan bir önceki Türkmenistan lideri ve Türkmen Halk Maslahatı Başkanı Gurbangulu Berdimuhammedov Astana Zirvesi’ni kastederek ülkesinin gelecek TDT liderler toplantısında Teşkilat’a tam üye olacağını ümit ettiğini söyledi.

Türk Devletleri Teşkilatı bu yıl 14. kuruluş yılını kutluyor. Başta Teşkilat bünyesinde faaliyet gösteren Uluslararası Türk Kültür Teşkilatı TÜRKSOY, Uluslararası Türk Akademisi ve Türkiye’de TİKA, Yunus Emre Enstitüsü ve Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı gibi ilgili kuruluşlar TDT’daki diğer paydaş ve muadil kuruluşlarla beraber Türk Dünyası’nın genelinde bu kutlama faaliyetlerine yaptıkları organizasyonlar, yayınladıkları eserler ve düzenledikleri toplantı ve panellerle eşlik ediyor.

Sovyet sonrası dönemde Türkçe’nin bütünleştirici ve kültürel etkisiyle bir araya gelen Türk ülkeleri bugün gelinen noktada siyasi ve ekonomik bir entegrasyona doğru hızla yol alıyor. Teşkilatın 2011’den beri düzenlediği üst düzey zirveler yalnızca devlet ve hükümet başkanlarını bir araya getirmedi, aynı zamanda TDT’nı bilhassa son birkaç yılda bölgesel bir aktör haline getirdi. Astana Zirvesi ile beraber “Türk Devri”ni başlatmak için toplanacak liderlerin geleceğe dönük ana vizyonunun 21. yüzyılı Türk asrı haline getirmek olduğu biliniyor.

Bunun da en öncelikli yolu ise, 2040 Türk Dünyası Vizyon Belgesi’nde dile getirilen ekonomik entegrasyon, siyasal bütünleşme ve ortak dış politika belirleme reflekslerini geliştirmek, ortak dil, tarih, edebiyat ve alfabe gibi kültürel bağları daha da yakınsamak olarak tanımlanıyor. Bu hedeflerin gerçekleştirilmesi Batılı geleneksel güçlerle beraber, Rusya, Çin, Hindistan ve İran gibi bölgedeki esas aktörler arasında merkezi konumunu daha da güçlendiren Türk Dünyası’nda halkın refahını arttırmak, siyasi istikrar ve bölgesel güvenliği sağlamak adına en önemli gereksinim olarak karşımıza çıkıyor.

 

 

Anahtar Kelimeler: tdt, türk devri,

Diğer Haberler