Hicran Yarası

3 çocuk annesi Hicran, günlük bakımını yaptığı ihtiyar madamın ölümüyle, hiç beklemediği bir mirasa kavuşur. Hem de hayatlarının en zor döneminde... 

Kocası Dursun, elinde, avucundaki paranın tümünü batırmış, ev sahibi evi boşaltmaları için kapıya dayanmıştır. Kızı Müjde, bu yoksul hayattan bunalmış, evden kaçmak üzeredir. Bir baltaya sap olamayan büyük oğlu Tarık ise, her an belaya bulaşmaya meyillidir.  

Ancak aile, bu yüklü mirasın sevincini yaşayamadan, Hicran da tıpkı ona miras bırakan Madam gibi aniden ölür. Daha da kötüsü ona kalan mirası alabilecek tek kişi de Hicran’dır. Şimdi aile, ciddi bir yol ayırımındadır.Ya Hicran’la birlikte mirastan da vazgeçeceklerdir ya da bir yolunu bulup başkasını Hicran gibi gösterip mirası alacaklardır.  

Dursun’un tüm itirazlarına rağmen aile, ikinci yolu, yani sahtekarlığı seçer.Üstelik bu uğurda annelerinin maneviyatını yok sayma pahasına...  
  
Gerçekten de para, her derde deva mıdır?..Para için nelerden vazgeçilir?


Ölmüş bir insanla birlikte büyük bir serveti de gömmek zorunda kalsanız ne yaparsınız?


Günümüzde, sadece toprağın altındakiler mi çürümekte, yoksa asıl el üstünde olması gereken değerler mi çürümektedir?